Son Paylaşımlar
recent

Baksana Kelebekler Kozalardan Çıkıyor

Baksana Kelebekler Kozalaktan Çıkıyor


     Nisanın ortalarıydı sanırım. Tarihin ne önemi var ki... Bakıyorum da üzerinden 12 yıl geçmiş neredeyse. Zaman amansızca akıp giderken, yalnızca; hatıraların, yaşanmışlıkların tadı kalıyor dimağlarımızda...


    Küçük bir devlet lojmanı… Küçük ama çamların arasında… Salon penceresi eşsiz güzelliğe sahip denize uzanan bir yol adeta. “Baksana Kelebekler Kozalartan Çıkıyor” diye bir şiirim var. Nasip olursa bir gün onu da paylaşırız. İşte o şiir, bahsettiğim çamlardaki kelebek kozalarından esinlenerek yazılmıştı. Çocukluğum hatırıma düşmüş, o zamanki sevdalarımız, kaygılarımız, mutluluklarımız, hüzünlerimiz ve varlığımız; sanki kalbime kazınmıştı da şiir mısralarına dökülmüştü...

  Güzel gün. Denizin üzerinden yansıyan güneş ışıkları, salon camından içeri sızıyordu. Nisan yağmurları meşhurdur bizim coğrafyamızda. Kara bulutlar belirdi bir anda. Benim de içim kararmıştı. Hiç unutmuyorum gözlerim denizin üzerinde geçen kum gemilerini seyredip mutluluk saçarken ortalığa, bir anda hüzne bürünmüştü adeta...


  Yağmur başlamıştı. Okuldan gelince hemen bitmiş ev ödevleri, soluk televizyon ekranı, akşam yemeği için hazırlanan yemeğin ,mutluluk kaynağı olmasına rağmen ,benim bedenim kasvetten ikim büklüm kalmıştı..


  Yağmur olsa da hava ılıktı. Çıktım dışarıya. Yağmur iğri iğri düşerken toprağa, çocukluğun engin samimiyetiyle koşuşturup duruyordum sokaklarda. Sanki cennet haber gelmişçesine mutluluk duyuyordu yüreğim. Atladım, zıpladım, bağırdım beğenmenin yanından bile geçemeyen sesimle şiirler şarkılar mırıldandım. Çam ağaçlarından damlayan su damlalarının o polenli yeşil görüntüsü hala gözümün önünde. Erik ağaçlarının açtığı o çiçekler, birkaç hafta sonra üzerine çıkılıp olgunlaşmamış eriklerin koparılması için selamlıyordu beni... Kasvet, çocukluğun temizliği ve saflığıyla erimiş gitmişti bir anda...


 Öyle olmalı işte! Samimi olmalı insan ömrünün her anında. Samimi olmalı ki tüm kötülükleri cennet rüzgârlarının esintisiyle heyulalardan kurtulmalı.


 Annem balkondan bağırıyordu artık. Deli misin artık gel eve! Ne kadar da samimiydi hayat.

Eve gittiğimde, sıcak yoğurt çorbasındaki nane kokusu evin dört bir yanını sarmıştı. Hemen kurulandım. Bir tas sıcak çorba ve huzur...

Sonra bir anahtar sesi geldi evin kapısının ardından. Sonra: "Baba hoş geldin!"

Bir bir gidiyor hayatımızdan mutluluklar, bir bir gidiyor samimiyetler, samimi eller ve gözler. Değerini bilemediğimiz her şeyin üzerine and içmeli ve haklarını ödeyebilmek için bir ömür mücadele etmeliyiz...



"Sevda Kitaplığından-Masum Çocuk"

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.